1 Nisan 2018 Pazar

Paullina Simons – The Bronze Horseman Serisi 1 – Bronz Atlı



İngilizce Adı: The Bronze Horseman

Seri: The Bronze Horseman Serisi 1

Basım Tarihi: Ekim, 2016

Yayınevi: Pegasus

Sayfa Sayısı: 824

Çeviri: Leyla İsmier Özcengiz

Konusu:

Bu kısacık ömürden korkmayacağım, başımı eğmeyeceğim,dik durmanın bir yolunu bulacağım. Kapımı her şeye kapatacağım, Alexander. İçimde yalnızca sen kalacaksın…

Şarkılar söyleyip hayaller kurmaktan başka işi olmayan on yedi yaşındaki dünyalar güzeli Tatyana, Almanların Rusya’yı işgal ettiği 1941 yazından sonra hayatının bir daha asla eskisi gibi olmayacağından habersizdir. Çünkü savaşa girdiklerini öğrendikleri gün hayatının mucizesiyle karşılaşmıştır; yakışıklı ve gizemli Kızıl Ordu subayı Alexander Belov…

Birbirlerine ilk görüşte âşık olan Tatyana ile Alexander ateş ve baruttur, bir kuşun iki kanadı, gece ve gündüz, toprak ve çiçek… Fakat aşk da hayat gibi, asla göründüğü kadar kolay değildir. Hatta onlarınki aşkların en zorudur çünkü Tatyana’nın biricik ablası Daşa da genç adama sırılsıklam âşık olmuştur. Onları bekleyen o korkunç savaş, kış, açlık ve ölümcül sırlar, imkânsız aşklarının verdiği acının yanında bir hiç kalacaktır.

Bronz Atlı, Tatyana ile Alexander’ın hikâyesi. Başlarına bombalar yağarken kalpleri aşk için çarpanların hikâyesi. İhanetin olduğu kadar fedakârlığın da hikâyesi. Her satırı hüzünle, tutkuyla ve umutla kaleme alınmış, unutulmaz bir aşk ve savaş destanı…

Avucunu aç, içine benim için bir öpücük kondur ve sonra elini kalbine bastır.

“Bronz Atlı, bir kara sevda öyküsü… Ama asıl soru şu: Hayatta kalmak için neleri feda edebilirsiniz?” 
-Bibliofemmebookclubcom

“Simons, aile bağlarının ve insan doğasının kırılganlığını gözler önüne sererken hayatta asıl önemli olan değerlere dikkat çekiyor; dürüstlük ve sadakat…”
-Good Reading

“Yüreğinizi sızlatacak bir aşk hikâyesi… Savaş sahnelerinden tutku dolu sevişmelere ve kuşatma altındaki Leningrad’da yaşamın zorluğuna kadar her detaya yer verilmiş.”
-Molly Connally

“Savaşın bütün dünyayı paramparça ettiği bir zamanda kendilerini korkunç bir aşk dörtgeninin içinde bulan iki talihsiz âşık… Adını Puşkin’in hüzünlü şiirinden alan Bronz Atlı, sosyalist ütopyanın ironilerine de müthiş bir başarıyla dikkat çekiyor.”
-Publishers Weekly

“En az Rüzgâr Gibi Geçti kadar sıra dışı bir hikâye…”
-Teresa de Medeiros

“Bronz Atlı diğer romanlar içinde gerçek bir mücevher…”
-The Guardian

“Romantizm severler bu kitapta aradıkları her şeyi bulacak.”
-Daily Mail

“Hangi açıdan bakarsanız bakın bu bir aşk hikâyesi ama gerçeğin sesini de taşıyor. Bronz Atlı, gelmiş geçmiş en iyi tarihî romanlardan biri.”
-Bibliofemmebookclubcom

“Savaş atmosferinde böylesine tutkulu ve destansı bir aşk hikâyesi yaratmak kolay değil. Simons, insan ruhunun nelere göğüs gerebildiğini anlatan etkileyici satırlar kaleme alırken göz kamaştıran güzellikte tasvirlerinden ödün vermemiş.”
-Barry Forshaw



Yorumum:

Instagramda bir okuma fidanıyla beraber okuduğum kitaba başlarken biraz karakterlere sinir olarak okusam da, kitap ilerledikçe tek bir kişi hariç hepsini ayrı ayrı sevdim. Tabiki o kişi Dimitri. Sanırım kitabı okuyup onu seven yoktur.

Her şey 22 Haziran’da başlar. 2. Dünya Savaşı ve Alman orduları Rusya’ya savaş açar. Rusya yıllar süren savaşlardan yeni çıkmış ve görünüşte sağlam gibi dursa da savaşa hiç hazır değildir. Bu savaşın başladığı gün henüz çocukluğun saflığını üzerinde taşıyan Tatyana, Alexander ile karşılaşır. Tüm şehir yiyecek depolama peşinde koşarken ikisi birbirinin gözlerine takılı kalır. Kitabın en büyüleyici sahnelerinden biriydi.

Sonra ortaya Daşa çıkar. Tatyana’nın ablası. Meğer Alexander’la görüşüyormuş. Tatyana sessizce geri çekilir. Savaş kapılarına dayanır açlık, kayıplar, kış, bombalanan bir şehir, hastalıklar. Ve aşk. Daşa’nın ve Tatyana’nın Alexander’a duydukları aşk. Daşa biraz sığ bir kız olsa da Tatyana ablasının mutsuz olmasını asla istemez. Eminim ki Daşa fark etseydi aynısını o da yapar kendini geri çekerdi.

Spoiler vermemek için daha anlatmayacağım. Ama bir tespitim var Kristin Hannah’ın Kış Bahçesi bu kitaptan esinlenilmiş gibi. Ama şu var ki Kristin Hannah bazı sahneleri daha etkileyici yazmış. Ama benzer noktalar çok fazlaydı. Iki kitapta çok güzel bu arada.

Birkaç alıntı bırakıp kaçıyorum artık.

"Hayvan değil, insan olduğumuzu bize ikinci kişiler hatırlatır." 
(O soğuk kış günlerinde açlık ve hastalıkla mücadele ederken birbirlerine söyledikleri)

"Bir saniyeliğine de olsa gözlerin gözlerime değsin diye bekledim."

"Avucunu aç, içine benim için bir öpücük kondur ve sonra elini kalbine bastır."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder